İl Merkezi, Aksu ve Batlama vadileri arasında, bir yarımada üzerinde kurulmuştur. Bu yarımadanın doğusunda ve 5 kilometre açığında Giresun Adası bulunmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesi illerinden Giresun’un yüzölçümü 6.934 km2dir. Merkez ilçe, Alucra, Bulancak, Çamoluk, Çanakçı, Dereli, Doğankent, Espiye, Eynesil, Görele, Güce, Keşap, Piraziz, Şebinkarahisar, Tirebolu ve Yağlıdere olmak üzere 16 ilçeye sahiptir. Yeryüzü şekillerinin yaklaşık % 94’ünü dağlar ve dağlık alanlar oluşturur.
Giresun ilinin Karadeniz’i gören kıyı kesimleri yüksek eğimli, akarsular tarafından yarılmış vadilerden oluşur. Akarsuların denize ulaştığı yerlerde oluşan küçük düzlüklerde yerleşim yoğunlaşmış, şehir ve ilçe merkezleri bu noktalarda kurulmuştur. İlin güneyinde kıyıya paralel uzanan sıradağlar İç Anadolu’ya geçişi güçleştirmiş, ildeki insan yerleşimlerini dar kıyı şeridine sıkıştırmıştır. Buna karşın, yüksek rakımlı dağların eteklerindeki yaylalar konar-göçer Türkmen yaşamına elverişlidir. 13. yüzyıldan itibaren bölgeye gelen Çepniler yerleşim için kıyıları değil iç kesimlerdeki yaylaları tercih etmişlerdir. Tirebolu ilçesinin bulunduğu kısımda denize kavuşan Harşit Çayı denize paralel uzanan dağlar üzerinden bir vadi açarak kıyı ile iç kesim arasında bir koridor oluşturmuştur.
Giresun Kalesi’nin çevresinde kurulan yerleşimler şehir merkezinin temelini oluşturmuş ve şehir Kale’yi merkeze alacak şekilde gelişme göstermiştir. Şehir merkezinin bulunduğu kıyıdan yaklaşık 1 mil açıkta yer alan Giresun Adası, ilkçağlardan bu yana şehrin sembolü olmuştur. Giresun Adası, Karadeniz’de insan yerleşimine elverişli tek ada olma özelliğine sahiptir. Adanın kuzeydoğusunda kalan tepede Bizans devrine ait kale kalıntılarının yüksek duvarları ve Sinop Başpiskoposu Ayios Fokas’ın adını taşıyan manastır harabeleri vardır (Karaibrahimoğlu, 1969: 13). Giresun Adası bu bölgede yaşayan insanların âdet ve gelenekleri açısından da önemlidir. Ada’da bulunan Hamza Taşı adı verilen kaya, özellikle çocuğu olmayan kadınlar için dilek taşı niteliğindedir. Mayıs Yedisinde teknelerle Ada’nın etfarında dolaşan insanların tekne turları için belirledikleri başlangıç noktası da Hamza taşıdır.
Şebinkarahisar ve çevresinin ortalama yükseltisi 1500 metredir. Bu bölge Kelkit vadisine dönüktür. Rakımdan dolayı bu bölgenin iklimi, kıyı kesimlerden farklıdır. Osmanlı Devleti döneminde Giresun ilinin iç kesimlerinde kalan Şebinkarahisar, Çamoluk ve Alucra ilçeleri; Gümüşhane ve Sivas illerinin bazı ilçelerini de içine alan Karahisar-i Şarki idari birimi altında yönetiliyordu.
İldeki ovalık alanlar Doğankent ve Özlüce çayları ve Aksu ve Pazarsuyu’nun oluşturdukları vadi tabanlarında yer almaktadır.
Daha çok küçükbaş hayvancılığın yapıldığı ve alpin çayırlarla kaplı yaylalar doğuda Gâvur (Balaban) Dağı’ndan Karagöl Dağları’na kadar uzanır. İldeki başlıca yaylalar, Kulakkaya, Tamzara, Tamdere, Karagöl, Sağrak Gölü, Kümbet ve Bektaş Yaylası’dır.
İlin en yüksek tepeleri
Abdal Musa Tepesi 3.330 m
Cankurtaran Tepesi 3.278 m
Gâvurdağı Tepesi 3.248 m
Karagöl Dağları üzerindeki Karataş Tepesi 3.107 m
Küçükkor Tepesi 3.044 m
Kıyıya paralel olarak uzanan bu dağlar üzerinde, kıyıyla iç kesimler arasındaki ulaşım, Şehitler Geçidi (2475), Eğribel (2075m) ve Fındıkbel (1750m) geçitleriyle sağlanır.
Akarsu ve Göller
Giresun akarsularının en uzunu, kaynağı Gümüşhane Dağları’nda olan Tirebolu ilçesinden geçerek denize ulaşan Harşıt Çayı olup uzunluğu 160 km’dir. Harşıt Çayından başka merkez ilçede Aksu (60 km), Batlama (40 km), Büyükgüre (20 km) ve Küçükgüre (15 km), Bulancak ilçesinde Pazarsuyu (70 km), Espiye ilçesinde Gelevera (70-80 km), Yağlıdere ilçesinde Yağlıdere (70 km) ilin diğer ırmaklarıdır.
Giresun’un şehir merkezinden denize dökülen Aksu Irmağı efsanelere konu olmuş, temizlik ve şifa amacıyla belli günlerde ziyaret edilerek yöre halkının kültürel dokusu içinde yer edinmiştir. Yerel hesapla 7 Mayısta (20 Mayıs), ırmağın denize kavuştuğu yerde suya girip yıkanan bekâr kızların kısa süre içinde eş bulacaklarına, çocuğu olmayan kadınların hamile kalacağına ve çeşitli hastalıklardan mustarip kişilerin suya girmek suretiyle hastalıklarından kurtulacaklarına inanılır.
Giresun ilinde göllere pek rastlanmaz ancak, yüksek kısımlarda buzul gölleri bulunur. Bunların en önemlisi Giresun Ordu ve Sivas illerinin birleşme noktasına yakın Karagöl Dağları’nın doruğundaki Karagöl krater gölüdür. Karagöl Dağları’nda yer alan sirk gölleri güzel manzarasından ötürü yaz ve kış aylarında turistler tarafından ziyaret edilmektedir.
Turistlerin ilgisini çeken bir diğer göl Giresun’un Dereli ilçesi sınırlarında yer alan Kuzalan Tabiat Parkı içindeki Mavi Göl’dür. Turkuaz rengi ile oluşan eşsiz görüntüsüyle görenleri hayran bırakan Mavi Göl, akarsuya karışan sodalı su nedeniyle mavi renktedir.
Karagöl Dağları’nın en doğusunda bulunan 3040 metre yüksekliğindeki Kırklar Tepesinin kuzey batı yamacında Camlı Göl, doğu yamacında ise Sağrak Gölü bulunur. Yörede Sağrak Gölü’yle ilgili olarak Al Kızı Efsanesi anlatılır.
Al Kızı Efsanesi: Efsanenin geçtiği Sağrak Gölünün suyu oldukça derin ve soğuktur. Bu nedenle de kimse buraya girmeye cesaret edemez. Köyün yufka yürekli çobanı kaybettiği koyunlarını ararken gölün kenarında ipekten bir mendil bulur. Mendilin sahibi gölde yüzen uzun saçlı peri kızıdır. Çoban mendili alıp eve döner, peri kızı da çobanı takip ederek peşinden gider.
Peri kızıyla çoban evlenirler ve bu evlilikten Hacı Ellez (İlyas) Hazretleri doğar. Birkaç yıl sonra çoban ile peri kızı ilk karşılaştıkları göle dönüp geçmiş günlerden söz ederler. Peri kızı çobandan ipek mendilini geri ister. Çoban, peri kızının hem anne olmasından hem de artık yaşlandığından dolayı kendisini terk etmeyeceğini düşünerek ipek mendili ona geri verir. Peri kızı ipek mendili alıp Sağrak Göle ayağını dokunduğu anda gençleşip güzelleşir. Peri kızı “evim al evi olsun, loğusalar şifa bulsun” diye dilek dileyip ve gözden kaybolur. O günden sonra Kızıltaş Köyü’ndeki bu ev Al Ocağı olarak anılmış ve özellikle loğusa kadınlar buraya giderek şifa aramışlar.
İklim
İlin büyük bölümünü kaplayan Karadeniz’e bakan kısmı, ilik ve yağışlı iklim özellikleri gösterirken, Eğribel geçidinin güneyinde, ilin Kelkit Havzası’na bakan bölümü karasal iklim özellikleri göstermektedir. Kıyı kesiminde fazla olan yağış miktarı, iç kesimlere gidildikçe azalır.
Bol yağış alan kuzey kesimde bitki örtüsü zengindir. Bu kesimde 600 metre yüksekliğe kadar fındık ve diğer meyve ağaçları ile yapraklarını döken kızılağaç, akçaağaç, kayın, gürgen, meşe, göknar, ıhlamur, kestane gibi ağaçlar bulunur. Yüksek rakımlı yerlerde sarıçam, ladin, dişbudak, köknar, gürgen, meşe gibi ağaçlar daha çok bulunur. Şebinkarahisar yöresindeki dağlık kesimlerde, yapraklı orman kuşağı yer yer meşelerden oluşur. Orman örtüsünün altında genellikle orman gülü, çalı çileği, ılgın, karayemiş, defne ve şimşir gibi bodur ağaçlar bulunur. Bölgede yetişen kültür bitkileri mısır, patates, fasulye, fiğ, çay, tütün, fındık ve turunçgillerle, çeşitli sebzeler ve meyvelerdir.
Yaban Hayatı
Kurt, çakal, yaban domuzu, bıldırcın yabani ördek yabanı kaz, kuğu kuşu kartal atmaca, akbaba, keklik, sülün ve birçok diğer av hayvanları yörede bulunur.
Karadeniz’de görülen balık türlerinin çoğu Giresun açıklarında da görülür. Bu bakımdan balıkçılık Giresun’da tarih boyunca önemli bir geçim kaynağı olmuştur.
Giresun Tarihi
Giresun’un da içinde yer aldığı doğu Karadeniz bölgesindeki ilk yerleşimciler Hititler’in çağdaşı Gaşka / Kaşkalardır. Kaşkaların bütün Orta Karadeniz bölgesine hakim kabul edilirler. Yine bu dönemde Giresun ile Trabzon arasında kalan bölge Azzi ülkesi adıyla anılır. Kaşkalar ve Azzi ülkesinden günümüze ulaşmış herhangi bir yazılı kaynak olmadığı için, yöre tarihinin tarih öncesi dönemi yeterince açık değildir (Sarıyıldız, 2014: 29). MÖ. 1500’lerden önceye tarihlenen Kaşkalardan ve Azzi ülkesinden sonra bölgede Asya kökenli kavimler olan Kimmerler ve onlardan hemen sonra da İskitler yaşamışlardır. Karadeniz bölgesinde Ereğli’den Trabzon’a kadar olan alanı ele geçirmiş olan Kimmerler (Tellioğlu, 2004: 20), MÖ. 6. yüzyılda İskitlerin baskısıyla bölgeye terk etmiştir. Şebinkarahisar bölgesindeki höyük ve mağaralar ve bazı yer adları Kimmerlerle ilişkilendirilmektedir (Sarıyıldız, 2014: 32). Kimmerleri takip ederek Doğu Karadeniz’e gelen İskitler, MÖ. 7. yüzyılda bugünkü Türkiye coğrafyasına yayılmışlardır. MÖ. 7 ve 6. yüzyıllar, Yunan asıllı kolonicilerin bölgede limanlar kurdukları dönemdir. Giresun ve Tirebolu limanları bu dönemde kurulmuştur. Bölge tarihinde Yunan kültürünün izleri de bu dönemden sonra ortaya çıkmaya başlamıştır. MÖ. 400’de Ksenophon ordusuyla birlikte bögeden geçerken çeşitli halkların ismini anar. Bu saydıkları arasında adı geçen Driller, o tarihlerde Giresun’un doğusunda, Tirebolu çevresinde yaşıyorlardı (Ksenophon, 1974: 151). Mosynkler ise Giresun’un batısında yaşayan halkın ismidir (Ksenophon, 1974: 163). MÖ. 3. yüzyıldan sonra bölge Pontus Devleti sınırları içinde yer aldı. Pontus krallarından Farnakes zamanında Giresun ili bu kralın adıyla “Farnakya” diye anılıyordu. Pontus Devleti Romalılar tarafından yıkıldıktan sonra bu bölge Roma / Bizans İmparatorluğunun hâkimiyeti altında kaldı. Romalılar ele geçirdikleri Giresun’un o dönemde Farnakya olan ismini, Antik dönemde olduğu gibi, Kerasus olarak değiştirdiler.
12. yüzyıldan sonra Karadeniz kıyılarında görülen Türk akınları sonunda Çepniler bölgeye gelmeye başladılar. 13. Yüzyıldan itibaren Giresun kalesi dışında Giresun’un iç kesimleri tamamen Çepnilerin kontrolüne geçti. Ordu-Ünye’den Giresun yöresine ve Trabzon içlerine kadar olan kesim, ilk kez Çepni Türkü Kuşdoğan Bey tarafından fethedilmiştir (Kaya, 2017: 195). Esterebadi, Bezm u Rezm adlı eserinde Giresun Kalesinin Müslümanlar tarafından ilk defa 1397 yılında Süleyman Bey tarafından fethedildiğini yazar (Esterebadi: 1990, 485). Şebinkarahisar, Giresun’a kıyasla daha erken bir tarihte Türklerin eline geçmiştri. İlk olarak 1075’te Danişment Ahmet Gazi’nin kuvvetleri tarafından alındı. Bu tarihten sonra bölge Türkler ve Rumlar arasında bir süre el değiştirdi. Oğuz boyları ve Türkmenler 11. yüzyıldan itibaren bölgeye yerleşmeye başladılar (Okutan, 1949: 66). Fatih Sultan Mehmet’in 1461 tarihinde Trabzon’u fethettiği sefer sırasında Giresun’un kıyı kesimindeki kaleler dışında tamamı Çepnilerin kontrolündeydi.
17. yüzyılın başlarında Celali isyanları bu çevrede de sıkıntılara sebep olmuştur. Yine bu yüzyılda Giresun kıyıları, Karadeniz’in doğusundan gelen korsanların saldırılarına uğramıştır. Görele ve Tirebolu kıyıları bu saldırılarda çok hasar görmüştür. Bu yüzyılın sonlarında asayiş sorunları yaşanmış, Gâvur Murat lakaplı bir eşkıya Şebinkarahisar ve çevresinde haydutluk yapmış, insanlardan harac almıştır (Okutan, 1949: 177). Eşkıyalık olayları bu tarihlerden sonra bölgede görülmeye devam etmiştir.
18. yüzyılda Giresun ve çevresindeki Çepni beyleriyle Rize’deki derebeyleri arasında mücadeleler yaşanmıştır. Derebeyleri arasındaki nüfuz mücadeleleri sonucunda bölgede siyasi otorite sarsılmış bundan dolayı da meydan eşkıyalara kalmıştır. Bu dönemde çıkan olaylar sonucunda Görele yıkılarak dağılmış, geriye kalan halk da iskelenin bulunduğu “Elegü” / “Elevi” denilen yere taşınmıştır (Yüksel, 2007: 247). 19. yüzyıl boyunca doğu Karadeniz’in tamamında olduğu gibi Giresun’da da eşkıyalardan kaynaklı asayiş sorunları yaşanmaya devam etmiştir. Bu eşkıyalar içerisinden Micanoğlu gibi bazı isimler kahramanlıklarıyla halk hikâyelerine ve türkülere konu olmuştur.
1. Dünya Savaşı yıllarında Rus donanması Karadeniz’de Türklere ait hemen bütün limanları bombalamış, denizde gördüğü araçları da batırmıştır. Bu durum öncelikle ulaştırma, ticaret ve çeşitli ihtiyaçlarını ağırlıkla deniz yoluyla karşılayan Karadeniz liman kentlerini etkilemiştir. Seferberlik’le birlikte bölgede yaşayan Türkler ve Osmanlı tebasından gayrımüslimler silah altına alınmış, gayrımüslim askerler arasından Ermeniler, ordudan firar ederek Türklere karşı savaşmak üzere Rusya’nın tarafına geçmişlerdir (Okutan, 1949: 202-206).
Rus işgali, Giresun’un Harşit Çayının doğusunda kalan kısmına kadar ilerlemiştir. Bölgenin geneli işgalden başka kuraklık, kıtlık işgalden kaçanlardan dolayı sıkıntılı dönemler yaşamıştır. Bütün bunların neticesinde salgın hastalıklar ortaya çıkmış savaş, kıtlık ve yaşanan ölümler hayatı durma noktasına getirmiştir.
Sürekli geri çekilen Türk ordusu 1916 yılının Ekim ayında Harşit çayının batı kıyısında mevzilendi. Ruslar, Harşit Çayı’nın doğu yakasını işgal etmiş; batıya geçmek için Kabaktepe’yi hedef almıştır. Yörede yaşayan Ermeniler, işgalci Ruslarla işbirliği yaparak Türk köylerde katliamlar yapmışlardır.
Rus işgali yörede anlatılan efsanelere de konu olmuştur. İşgal yıllarında Sis dağında yaşayan bir gurup kız, işgalcilerden kaçmak için yükseklere çıkarlar. Kayalıklara vardıklarında kaçacak yerleri kalmaz. Çaresiz kalan kızlar, düşmana teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederler; kendilerini uçurumdan aşağıya bırakırlar. Sis dağının yükseklerindeki kayalıklarda görülen kızıllıkla ilgili bu efsane anlatılmaktadır (Küçük, 2011: 131).
1. Dünya Savaşından sonra Doğu Karadeniz bölgesindeki Türk yerleşimleri gerek Rumlar gerekse Ermeniler tarafından çeşitli saldırılara uğradı. Bu saldırılara karşı milislerden oluşan direniş kuvvetleri ortaya çıkmış ve bölgede güvenlik sağlanana kadar mücadele edilmiştir. Yöre halkını İstiklal mücadelesi için şuurlandıran örgütleyen isimler arasında Tirebolu’lu Hüseyin Avni Alparslan ve Topal Osman’ın isimleri öne çıkar. Hüseyin Avni Alparslan Balkan Harbi ve 1. Dünya Savaşında çeşitli kademelerde komutanlık yaptı. Harp sonrasında Giresun’da Askerlik Şubesi Başkanlığı ve Kaymakamlık yaptı. 1919 yılında etrafında topladığı milislerle Giresun Alayı’nı örgütlemiş, Ermeni ve Rum çetelerine karşı mücadele etmiştir. Hüseyin Avni Alparslan, 42. Alay Komutanı olarak katıldığı Sakarya Meydan Muharebesinde, 30 Ağustos 1921’de şehit olmuştur.
30 Ocak 1923 tarihinde imzalanan sözleşme ile İstanbul ve Batı Trakya hariç, Türkiye’deki Rumlarla Yunanistan’daki Türkler zorunlu göçe tâbi tutulmuşlardır. Bu mübadele antlaşması kapsamında Giresun ilinde yaşayan Rumlar Yunanistan’a gönderilmişlerdir.
1920’de müstakil mutasarrıflık haline getirilen Giresun, 1923 yılında il olmuştur. 1933 yılında idari teşkilatı ilçe statüsüne indirilen Şebinkarahisar, Giresun’a bağlanmıştır.
Giresun ilinde yerleşimler kurulduğu ilk dönemlerden bu yana Kale’nin bulunduğu yarımada çevresinde yoğunlaşmıştır. Cumhuriyet döneminde gelişimine bu doğrultuda devam eden ilde 1959 yılında Giresun Limanı açılmış, ilerleyen tarihlerde sahil yolu yapılmış ve bu gelişmeler neticesinde Kale’nin çevresine sıkışmış olan şehir doğu-batı ekseninde sahil boyunca büyümeye devam etmiştir.